Düş Kırgınları: Aşk seçim yapmak mı? / Berna Kuleli

perasinema.com, 2018.06.15

“peki hoşça kal aşkı arıyorsun sen bense ölümü” – Federico Garcia Lorca

Kuzey arkadaşı Sami ile Eski Foça’da Karayel isimli oteli işletmektedir. 1998 yılında Rum köyleriyle ilgili araştırma yapmak için Eski Foça’ya gelen genç ve güzel Şafak Karayel Oteli’nde kalır. Şafak, Kuzey’e âşık olur. 2003 yılında otele Çiğdem gelir. Kuzey’in abisinin yardımcısı olan Çiğdem iflas etmekte olan otelin borçlarını üstlenir ve oteli kurtarır. Bu sürede Çiğdem de Kuzey’e ilgi duyar. Bu, Kuzey’e sadece Şafak’ı yine yeniden hatırlatır.

Film Federico Garcia Lorca’nın dizeleri ile ve denizin derinliklerinde yol alan kırmızı bir kumaş parçası görüntüsü ile başlıyor. Bu görüntü filmin başından sonuna kadar izleyiciyi düşünmeye iten, adım adım bulmaca çözer gibi konuyu anlamamıza yardımcı olan sahnelerden sadece bir tanesi. Ayrıca kırmızının mavi suda yol alması filmin etkileyici görselliğine de bir örnek.

Selim Güneş aşka dair film yapmaya ilk filmi Kar Beyaz’ı bitirdiği günlerden beri kararlıydı. Düş Kırgınları izleyiciyi aşka ve sevgiye dair düşünmeye iten sorular içeriyor. Bir kadın ve bir erkeğin birbirine âşık olmaları nasıl açıklanabilir? İnsan âşık olmaya hazır olur mu? Sevgi yaşa göre değişir mi? Aşk seçim yapmak mı? Şafak delice âşık olduğu adama soruyor, kal demek bu kadar mı zor? Kuzey filmin son sahnelerinde âdeta öz eleştiri yaptığı kendi içindeki konuşmalarında buna cevabını veriyor ama gene de pişmanlık yakasını bırakmıyor.

Filmde Gördüğümüz Hiçbir Şey Tesadüf Değil

Yapımcı Nur Güneş, kadrajların düşünülerek oluşturulduğunu, rüzgârda uçan perdelerin ya da Şafak ve Kuzey’in ardı sıra uçan siyah torbanın tesadüf olmadığını söylüyor. Tıpkı güneşli bir günde Kuzey’in penceresine yansıyan deniz görüntüsü gibi. Bu bir kavuşmanın sembolik anlatımı aynı zamanda. Aslında Şafak’ın Kuzey’e olan deli aşkının demek daha doğru olur çünkü Kuzey kendini sevemeyen insanın başkasını da sevemeyeceğine bir örnek. Hareket eden, karar almaktan çekinmeyen Şafak. Kuzey’in hayatı ise yerlerde ezilen solmuş begonviller gibi.

Selim Güneş dikkatli, titiz bir yönetmen. Düş Kırgınları Foça’da terk edilmiş bir tatil köyünde çekilmiş aşka, sevmeye dair bir film. Dalgaların sesi, cır cır böcekleri, rüzgâr atmosferi yansıtmakta oldukça yerinde kullanılmış. Artık çalışmayan bir otelin sahibinin yalnızlığını, pişmanlıklarını, kayıplarını anlatırken ortamda olmayan müziğin kullanılmadığı, uzun plan sekanslarla ilerleyen görüntülerin olduğu bir film belki daha az izleyici çekebilir ama bu filmin duygusuna daha uygun olurmuş. Uzun plan sekanslarla izleyici Kuzey’in yalnızlığına, Şafak’ın dönüşlerine daha çok dâhil olup, kendi içinde sorduğu soruların yanıtları ile daha çok boğuşurdu. Ama gene de film Kuzey’in ve Şafak’ın duygularını geçirmekte başarılı. Bittiğinde koltuğunuzda neler oldu orada, başka neler olabilirdi diye düşünebilirsiniz. Hatta farklı sonlar yazabilirsiniz kafanızda. Düş Kırgınları, sinemamızda, adından çokça söz ettiren bir çok başka yönetmenin oldukça dikkatsiz, harcıâlem işler çıkarttığı günümüzde yönetmen olarak Selim Güneş’in özgünlüğü, sanat yönetimi, oyuncu yönetimi, görüntü yönetmenliğindeki başarısı ile önemli bir yere sahip olacak.

İstanbul Fotoğraflarından Sinema Perdesine

Selim Güneş, elektrik mühendisliği ve işletme eğitimi aldıktan sonra 1989 yılında fotoğraf çekmeye başladı. İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği’nin sinemaya kazandırdığı fotoğrafçılardan biri. Onun fotoğraflarına bakınca İstanbul’a âşık bir fotoğrafçı diyebiliriz. Dün var olan, bugün kaybolmaya yüz tutan ve gelecekte var olmasını istediği İstanbul görüntülerini çekiyor. Fotoğrafa olan bu derin tutkusu yönetmenliğini yaptığı iki filmde de kendini gösterdi. Selim Güneş, 2008 yılında İstanbul Lodoslar Kenti isimli albümünü yayınladığında, albümün son fotoğrafı olarak Gelecek Program bölümünde henüz afişlerin yerini almadığı bir sinema fotoğrafını kullanmıştı. Ve bu fotoğraf kitabından sonraki çalışması onun ilk sinema filmi oldu.

Sabahattin Ali’nin Ayran isimli öyküsünden uyarladığı Kar Beyaz’ı 2010 yılında yaptı. Selim Güneş fotoğrafçı kimliğini de kullanarak sinemada da titiz çalışması ile dikkat çekmişti. Düş Kırgınları Selim Güneş’in ikinci sinema filmi. İlkinde olduğu gibi bu filminde de edebiyat, sinema ve fotoğrafı buluşturuyor. Mehmet Eroğlu’nun aynı isimli romanından sinemaya uyarladığı Düş Kırgınları aşkı, sevmeyi, pişmanlığı, biz olmayı deneyimlemeyi, ben olamamayı, aşk yüzünden acı çekmeyi, terk etmeyi, kavuşmayı sorguluyor. Yönetmen fotoğraf dünyasına filminde Robert Capa’nın fotoğrafların yeterince iyi değilse konuya yeterince yakın değilsindir sözü ile selam yolluyor.

*** http://www.perasinema.com/dus-kirginlari-ask-secim-yapmak-mi/