Karların beyazında yürek burkan bir masal… / Güneş Özayten

Görsel Kitaplık, 2014.01.17

“Kar Beyaz”, ünlü yazarımız Sabahattin Ali’nin, “Ayran” adlı öyküsünden, yönetmen Selim Güneş tarafından 2010 yılında sinemaya uyarlanmış. “Ayran” öyküsünde, Sabahattin Ali, zor koşullar altında bir dağ köyünde yaşayan ve iki küçük kardeşine hem analık, hem babalık yapan 12-13 yaşlarındaki Hasan’ın trajik öyküsünü anlatır. Hasan, kardeşlerine bakabilmek için her gün elindeki güğümle ormanın içinden yürüyerek, yol kenarına gelir. Kendi yapmış olduğu ayranı satıp, eve ekmek alacak parayla dönebilirse, şanslıdır. Her gün zor şartlar altında gidip gelmektedir. Bazen hiç ayran satamadığı da olur. “Ayran”, Sabahattin Ali’nin öyküleri arasında belki de en çarpıcılarından ve en görsel olanlarından biridir. Öyle ki soğuk iliklerinize işler, çocuğun içinde bata çıka yürüdüğü karı teninizde hissedersiniz, kulaklarınıza kurtların, çakalların ulumaları gelir, ürperirsiniz. Hikayedeki, o ıssızlığı, insanın doğayla ve çetin şartlarla olan mücadelesini yaşarsınız.

Filme gelecek olursak, filmde, Sabahattin Ali’nin öyküsünün ruhuna uygun, yalın, ancak çarpıcı bir görsellik var. Artvin’in Şavşat ilçesinde çekilmiş olan filmde, doğa bütün heybeti, sert koşulları ve acımasızlığıyla karşımıza çıkıyor. Adeta şiirsel bir görsellik söz konusu ve bunda doğanın rolü, öyküde de olduğu gibi çok büyük. Film, Hasan’ın zorlu doğa koşulları ve hayat şartlarıyla mücadelesinin yanı sıra, yol kenarındaki çay ocağında onunla yolu kesişen insanların ya da aile bireylerinin de hayatlarından kesitler sunuyor, kendi hesaplaşmalarını anlatıyor. Film, 12 Eylül döneminde geçiyor ve film, bir köy düğünü sırasında, Hasan’ın sol bir gruba üye olan, demircilik yapan babasının, bir ihbar sonucu jandarmalar tarafından götürülmesiyle başlıyor. Selim Güneş, Sabahattin Ali’nin öyküsündeki tüm inceliklere özen gösterdiği gibi, kendi yazdığı senaryosunda, dönem olarak da filmi, 12 Eylül döneminin fonunda anlatmayı tercih etmiş. Babası hapse atılınca, Hasan’ın annesi çalışmak için kasabaya gitmek zorunda kalıyor. Yaşlı bir kadına bakıcılık yapan anne, ancak haftada bir köyüne gelebiliyor. Hasan’ın her gün gittiği “çay ocağının”, barakanın sahibi ise, yakındaki köylerden birinin muhtarının kızına karşılıksız bir aşkla bağlı olan bir genç adam. Bu genç, duraklamak için uğrayan her minibüs şoförüne, sevgilisinden bir haber ya da mektup olup olmadığını sormaktadır. Bir başka yan karakter ise, görev gereği ve istemeyerek bölgeye gelen, şehirde yetişmiş orman mühendisidir. Güneş’in filminde, karakterlerin yalnızlıkları, umutları, bekleyişleri, hayal kırıklıkları şiirsel bir lezzette sunuluyor. Bütün bunlar seyirciye, ana öykünün içinde yer yer “geri dönüşler”le veriliyor. Daha iyi bir gelecek hayal eden babanın, hapiste kendini kapana kısılmış hissetmesi, mecburen çocuklarını köyde bırakan annenin dramı, çocukluğunu yaşayamayan Hasan’ın duyduğu özlem ve her şeye rağmen içinde var olan umut, son durağı sığındığı “çay ocağı” olan genç adam ve doğasıyla, insanlarıyla bütünüyle kendisini her şeye yabancı hisseden genç, okumuş-yazmış orman mühendisi…

Selim Güneş’in, filmin senaryosunu yazarken, Sabahattin Ali’nin başka öykülerinden de yararlandığı anlaşılıyor. Filmde, renk olarak beyaz dışında mavinin tonlarının kullanılmış olması, filmin dramatik yapısını destekleyen bir başka unsur. Oyunculuk açısından ise, hiç abartıya kaçmayan, oldukça yalın bir oyunculuk tercih edilmiş. Filmde Hasan’ı, Hakan Korkmaz canlandırırken, ona, Sinem İslamoğlu, Gürsan Piri Onurlu, Kaya Akkaya, Ziver Armağan Açıl, Ruhan Odabaş ve Sinan Koçal eşlik ediyorlar. Filmde, çoğunlukla tek enstrümanlı, tek sesli müzikler tercih edilmiş. Filmin finaline doğru ise, filmin fragmanında da kullanılan oldukça etkileyici Lazca bir türkü kullanılmış. Rüzgarın uğultusu, kurt ulumaları gibi seslerin, ayrıca bunların yanı sıra sessizliğinde filmde bir müzik gibi kullanıldığını belirtelim.

Film, Chicago, Almaata, Sofya, İstanbul Uluslararası Film Festivali, Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali ve Ankara Uluslararası Film Festivali gibi bir çok önemli ulusal ve uluslararası film festivaline katılmış ve oralardan ödüllerle dönmüş. Sinematografik olarak oldukça başarılı olan film, izleyiciyi etkisi altına alırken, tıpkı Kırklareli dağlarında öldürülen Sabahattin Ali’nin, “Ayran” öyküsünde yaptığı gibi, Hasan’ın trajedisini yaşatıyor. “Kar Beyaz”, 77 dakikalık süresine rağmen, etkisi altından kolay çıkamayacağınız, tekrar tekrar izlemek isteyeceğiniz ve her seferinde karın o keskin soğuğunu yüzünüzde hissedeceğiniz bir film. Filmin DVD’si Tiglon tarafından piyasaya sürülmüş. DVD menüsünde, Özel Seçenekler içinde Görme Engelliler için Sesli Betimleme imkanı da bulunuyor.

Her hafta bir filmi ele aldığımız “Görsel Kitaplık” köşemizde Türk Sinemasının değişik dönemlerinden örneklere de yer vermeye devam edeceğiz. Çünkü, nitelikli sanat ürünlerini ele alırken, toprağımızdan yetişen, toprağımızın öz suyuyla yetişen nitelikli ürünlere önem vermek gerekir. Sinema, sanat olarak her daim, toplumların, ülkelerin, kültürlerin ve farklı dönemlerin aynası olmuştur ve öyle olmaya da devam edecektir.