Kar Beyaz – Sabahattin Ali Eserlerinin Sinema Uyarlamaları / Hatice Bildirici

Hece Aylık Edebiyat Dergisi, Sayı 253, Ocak 2018

Sabahattin Ali’nin “Ayran” isimli öyküsü fotoğrafçı Selim Güneş tarafından 2010 yılında Kar Beyaz ismiyle sinemaya uyarlanır. Yönetmenin tek filmi olan Kar Beyaz’ın Sabahattin Ali uyarlamaları içinde özellikli bir yeri olduğunu söyleyebiliriz.

Sabahattin Ali’nin “Ayran” isimli öyküsü fotoğrafçı Selim Güneş tarafından 2010 yılında Kar Beyaz ismiyle sinemaya uyarlanır. Yönetmenin tek filmi olan Kar Beyaz’ın Sabahattin Ali uyarlamaları içinde özellikli bir yeri olduğunu söyleyebiliriz.

Filmde 12 yaşındaki Hasan’ın babası Demirci Halil 80 İhtilali sırasında hapse girer. Ailenin geçimini sağlamak için annesi kasabada bakıcılık yapmaya başlar. Hasan da iki küçük kardeşine bakmak zorunda kalır. Hazırladığı ayranı bir güğüme doldurup yoldan geçen minibüslerin yolcularına satarak evin geçimine destek olur. Soğuk bir kış gününde, yine ayran satmak için köyden ayrılarak iki saatlik yürüme mesafesindeki minibüslerin durak yeri olan çay ocağına gelir. Akşama kadar soğukta bekler. Ancak hiç ayran satamaz. Köye dönmek üzere yola çıktığında soğuk onu esir alacaktır.

Öyküde olaylar Hasan’ın bakış açısından anlatılır. Onun etrafında gelişen olaylar bir neden sonuç bağlamına oturtulmaz. Ancak Hasan’ın her yaptığı ve başına gelen her şey esaslı bir nedene bağlanır. Filmin aksine öyküde Hasan’ın, babası ya da akrabaları hakkında hiçbir bilgisi yoktur. Ayrıca filmden farklı olarak Hasan, ayranı bir tren istasyonunda satmaya çalışır. Öykü de film de tek bir günü anlatır. O gün Hasan’ın kısacık ömrünün son günüdür.

Çaresizlikler manzumesi olarak da izlenebilecek Kar Beyaz, şiirsel sinema olarak değerlendirilebilir. Ağır ağır akan bulutlar ve karın toprağın üstünde bir şeyleri gizler gibi yatışı, beklenen bir şeylerin olduğu hissini verir. Ahşap evlerin gıcırdayan kapıları, uzakları seyrederek uzun uzun sigara içme sahneleri, sessizce karın yağışı, az konuşan çok düşünen insanlar; kasaba sıkıntısının birbirini tekrarlayan uzamaz kısalmaz günlerini anlatır. Bunlar bir şiirin mısraları gibi sıralanır. Nitekim film şu şiirin ekrana yansımasıyla son bulur:

Karanlıktan korkuyorsun
Anlıyorum bebeğim
Ama sana aydınlık bir rüya söz veriyorum
Yum gözlerini ve ve kendini ışıklı rüyalara bırak
Kuşlar sana ninni söyleyecek
Uyu bebeğim, uyu bebeğim
Korkma annen seni bekleyecek

Az diyalogla kurulan filmde görüntülere çok anlam yüklenir. “Sarı balon”, birden ortaya çıkan “yaralı kır at” gibi metaforlarla konuya derinlik kazandırılır. Sabahattin Ali’nin geniş tasvirlerle süslediği öyküsü filmde resme bürünmüş gibidir. Artvin’in Şavşat ilçesinin dağlık bir köyünde çekilen filmde bölgenin ağır tabiat şartları şiirsel bir biçimde ekrana yansıtılır. Bu ağır şartlarla Hasan’ın hayat mücadelesi arasında bir paralellik hissetmemek mümkün değildir.

Filmde olayın bütün ayrıntıları anlatılmaz, Hasan’ın acıklı hikâyesi aktarılırken boşlukları seyircinin doldurması istenir. Zamanda atlamalar ve geri dönüşler bulunur. Bir bilmece çözer gibi yavaş yavaş anlarız ilişkileri. Birçok yönden olduğu gibi bu yönüyle de filmde Amerikalı yönetmen Terrence Malick etkisi görülür. Selim Güneş de verdiği röportajlarda bu yönetmenin en beğendikleri arasında olduğundan bahseder.

Film müziği 47. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film Müziği Ödülü’nü alır. Nitekim filmde müzik, nadiren devreye girmesine rağmen tabiatın ve Hasan’ın çetin şartlarını ifade edecek bir ağırlık içerir.

Sabahattin Ali’nin Anadolu insanının anlatma becerisine bu filmde yaklaşıldığını söylersek abartmış olmayız.

Sabahattin Ali uyarlamalarını peş peşe izlediğimizde Türk sinemasının yolculuğunu hatta yolda başına neler geldiğini de görmüş oluruz. 1967’den 2010’a kadar çekilmiş olan bir roman ve sekiz öyküden yapılan bu uyarlamaların bir gelişme gösterdiğini, her geçen gün hak ettiği ilgiyi bulmaya yaklaşan bu eserlerin niteliğinde bir yükselme olduğunu görüyoruz. 1967’de çekilen Sabahattin Ali’nin üç öyküsünden yapılan Azap Yolları uyarlaması ile 2010’da çekilen Kar Beyaz kıyaslandığında sinemamızın aldığı yol kadar Sabahattin Ali’nin anlaşılmasında da önemli bir mesafe kat edildiği görülecektir.